Yemek dostları,
Dün Sinek Sekiz‘de gerçekleştirdiğimiz, kendi çapımda bir “ilk” olan yemek etkinliğinden alnımızın akıyla çıkmış olmanın haklı sevincini yaşıyorum. Bugün üzerimden kamyon geçmiş gibi uyandıysam da hakikaten her anına değdi.
Bir gün önceki ekmek hazırlığını saymazsak yaklaşık olarak 5 saatte hem alışverişi hem hazırlıkları hem de yemekleri tamamladım. Ekmek başlı başına 4-5 saat arası sürdü. Tabak çanakları ayarlamak, masa örtüsünün kumaşına karar verip terziye diktirmek, menülerin hazırlığı, evden çatal bıçak takımlarını ve ihtiyaç duyulacak malzemeleri getirmek, vs. derken aslında son 1 haftadır bugüne hazırlanıyordum ben.
10 yeni güzel insanla tanıştım, yemekten konuştuk, hayattan konuştuk, onlara yemeklerimi sundum, iştahla yediler, en gurur verici olanıysa yemeklerimi beğendiler.
Bence tanımadığınız kişilere güzel yemekler sunarak, başka hiçbir şeyin kuramayacağı sağlam bir bağ kuruyorsunuz. Aynı şeyi yiyorsunuz, sohbet ediyorsunuz, tanışıyorsunuz, yemeğin sonunda iyi dileklerde bulunuyorsunuz, el ele tutuşup şükrediyorsunuz (az kalsın halay çekmeye başlayacaktık hatta dün :) ve bu sayede hem karnınız doyuyor, hem ruhunuz besleniyor. Bir çeşit terapi gibi.
Birlikte yemek yemekle yalnız yemek arasında dağlar kadar fark var. Yıllarca yalnız yaşadıktan sonra bunu çok iyi gördüm ve yalnızken salt doymak için yediğimi fark ettim oysa ben yemek için yaşayanlardanım ve birlikte yenen yemeğin duygusunu başka hiçbir şeyde bulamadım.
Dün bana destek ve mekan veren Sinek Sekiz’e yani İrem’e minnetlerimi, şükranlarımı sunuyorum. Ayrıca yamağım ve nasıl olduğunu anlayamadan kız kardeşim kadar çok sevdiğim arkadaşım Ayşegül’e, dünün videosunu çeken ve herkes gittikten sonra bulaşıklara yardım eden Dominik’e çok teşekkür ediyorum. Kızlar (Hazal, İrem, Ayşegül) menüleri elleriyle yaptılar, nasıl güzel oldu, nasıl cici oldu, ellerinize sağlık!
Bu arada bu blog yazısını yazarken dünkü misafirlerimden tasarımcı Ahmet Coka bana öyle güzel bir hediye (yandaki linke tıklayınız) yolladı ki çok duygulandım, hemen onu da paylaşmak istedim sizlerle.
Menüdeki yemeklerin fotoğraflarını çekmediğimi çok sonra fark ettim, her şey afiyetle yendikten ve bittikten sonra; o yüzden ancak yiyen bilir diyebiliyorum :)
Bu arada keten tohumlu ekmek çok beğenildi, tarifi istendi, aslında tarif paylaşmıyorum pek ancak bu sefer peki dedim. Cenk Sönmezsoy‘un aktarımıyla verilen Kim Boyce’un Good to Grain kitabındaki tarifi, biraz değiştirerek yaptım. Daha önce evde denediğim ve az başarılı olduğum bu tarifte bazı şeyleri (mesela un çeşitlerini, tuz ve pekmez miktarlarını) değiştirerek, tarifte olmayan keten tohumunu ve çok minicik miktarda da olsa muskat rendesini ekleyerek kendime göre uyarladım. Yaparken biraz göz biraz damak tadı kararına göre lezzet ve sonuç da farklılık gösterdi. Bu sefer başarılı bir ekmek elde ettim. O yüzden size de önerim kendi ekmeğinizi yapa yapa bulmanız, uyarlamanız, damak tadınıza göre ayarlamanız.
Bakalım bir sonraki yemek nerede ne zaman nasıl olacak… Belki de Ahmet Coka’nın Gıdıklanan Bahçesi olur, bana böyle güzel bir teklif geldiğine göre neden olmasın… Şimdiden bir sonraki buluşma için meraklanmaya, heyecanlanmaya başladım bile.
Bir süre seyyar aşçı olmaya devam edeceğim, bu beni besleyen, eğiten, lezzetli bir yolculuk olacak. Bilgisayar ekranından kurtulup gerçek, yüzyüze iletişim kurmak için en etkili şeyin bu olduğuna, bir sofra etrafında olmak olduğuna inanıyorum. Bunun kıymetini bilelim, yeter ki bilmek isteyelim.
Yeniden görüşmek üzere demeden önce, blogla ve yeni etkinliklerle ilgili yeni bir Facebook sayfası açtığımı bildireyim. Paylaşımlarımı onun üzerinden yapmaya devam edeceğim. Katılırsanız ne mutlu bana…
Ayrıca görmek isterseniz bugüne ait Fotoğraflar burada!
Video da burada!
Keyifli izlemeler :)
Hoşça kalın! Afiyetle kalın! Mutluluklarınız daim ve hep el yapımı olsun!